KORKUNÇ YAZGIMIZ: KÜRESEL ISINMA...

Sizce etkileyici Türkçe derslerinin en belirgin özelliği nedir?

23 Haziran 2009 Salı

ÖZGÜN İNCELEME (denizceedebiyat)

2008-2009 SBS
TÜRKÇE KONU ANALİZLERİ

6. SINIF TÜRKÇE

Yazım (Ses, İmla, Noktalama) Bilgisi: 1
Sözcükte Anlam: 2
Cümlede Anlam: 2
Parçada / Paragrafta Anlam: 10
Sözcük Türleri (İsim, Sıfat, Zamir, Tamlamalar, Edat-Bağlaç-Ünlem): 1
Ekler ve Yapı : 2
Grafik-Tablo Okuma: 1

Toplam : 19 soru

7. SINIF TÜRKÇE

Yazım (Ses, İmla, Noktalama) Bilgisi: 1
Sözcükte Anlam: 1
Cümlede Anlam: 4
Parçada / Paragrafta Anlam: 12
Sözcük Türleri (Zarflar, Fiiller, Ek Fiil): 2
Grafik-Tablo Okuma: 1

Toplam: 21 soru

8. SINIF TÜRKÇE

Yazım (Ses, İmla, Noktalama) Bilgisi: 1
Cümlede Anlam: 5
Parçada / Paragrafta Anlam: 13
Sözcük Türleri (Eylemde kişi): 1
Grafik-Tablo Okuma: 3

Toplam: 23 soru

1 Mayıs 2009 Cuma

* GARDNER KURAMI'NA MASALSI BİR GÖNDERME:

EĞİTİM SİSTEMİ

Bir gün ormandaki hayvanlar bir araya gelip bir okul açmaya karar verirler. Bir tavşan, bir kuş, bir sincap, bir balık ve yılan balığı okulun yönetim kurulunu oluşturdular.

Tavşan, müfredatta koşmanın mutlaka bulunmasını istedi. Kuş uçmanın, balık yüzmenin müfredata dâhil olmasını, sincap da ağaca tırmanmanın mutlaka zorunlu dersler arasında olması gerektiğini söylediler. Bütün bunları bir araya getirecek bir müfredat programı yaptılar ve ormandaki bütün hayvanların bu dersleri almasını istediler.

Tavşan, koşu dersinden A alıyor olmasına rağmen, ağaca tırmanmak onun için çok ciddi bir sorundu. Sürekli kafa üstü düşüyordu. Bir süre sonra beyni hasar gördü ve eskisi gibi koşamadı. Artık koşuda A almak yerine C alıyordu. Ve tabii ağaç tırmanma dersinden her zaman zayıf alıyordu.

Kuş uçmada çok başarılıydı. Ama sıra toprak kazmaya geldiğinde o kadar başarılı değildi. Sürekli gagasını ve kanatlarını kırıyordu. Bir süre sonra toprak kazma notu hala F olmasına rağmen uçma notu C’ye düşmüştü. O da ağaca tırmanmada çok zorlanıyordu.

Sonuçta sınıf birincisi olan hayvan her şeyi yarım yarım yapabilen ve hayvanlar arasında zeka seviyesi en düşük olan yılan balığıydı. Eğitimciler yine de durumu memnuniyetle karşıladılar; çünkü herkes bütün dersleri görüyordu. Geliştirdikleri sistemi de “geniş tabanlı eğitim sistemi” olarak adlandırdılar...
.

24 Nisan 2009 Cuma


DOSTLAR IRMAK GİBİDİR...

Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya

İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüsü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

İnsanlar vardır; derin bır okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.

İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.

İnsanlar vardır; çesit çesit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...

İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan...

CAN YÜCEL (1926-1999)
.

14 Nisan 2009 Salı

7.SINIF SBS'YE HAZIRLIK SORULARI Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları

Aşağıdaki parçalarda hangi anlatım biçimlerinden yararlanılmıştır?

1. Memduh Şevket Esendal öykülerini sade ve temiz bir Türkçe’yle yazmış, öykücülükte Çehov tarzını benimsemiştir. Onun öykülerini okuyanlar eserin içinde kendilerini, çevrelerini ve hayatta karşılaştıkları kişileri bulur gibi olurlar. Esendal, günlük hayatı iyimser bir hava içinde verir. Öykülerindeki olaylar son derece basittir.

2. Edebiyat metninin dili günlük iletişim dilinden bütün bütüne ayrıymış gibi görülegelmiştir bizde. İstiareli, aktarmalı, doğallıktan uzak bir dil olarak düşünülmüştür hep. Edebiyat sözcüğü; süslü püslü, özentili, abartmalı ve boş sözler yığını gibi bir anlam kazanmıştır bu yüzden. Bunu da, edebiyat dilini günlük dilden apayrı gören bir anlayışa bağlayabiliriz. Oysa edebiyat dili günlük dilden tümüyle kopuk bir dil değildir. Gündelik dilin güzel, duygusal bir doku içinde yeniden düzenlenimişidir bir bakıma.

3. Kimi şair ve yazarlar, yazdıklarını anlayabilmek için okurların çaba harcamasını, zorlanmasını isterler. Bence bu, kendini beğenmişliktir. Yazdıklarımı anlayabilmek için okur zorlanacağına, onları anlatabilmek için ben zorlanmalıyım. Bence okur bir kitabı, bir yazıyı okurken, salt anlamak için de­ğil, okuyup anladıktan sonra birtakım sonuçlar çı­karabilmek için çaba harcamalıdır.

4. Ağır adamlarla kahveye girdi Hasan. Olanları düşündü bir süre. Otursam mı oturmasam mı diye bir tereddüt geçirdi. Sonra oturdu bir köşeye isteksiz. Babadan kalma tütün tabakasını çıkardı, kalınca bir sigara sardı. Öyle dalmıştı ki masasına konan çay bardağının sesi bile dikkatini çekmemişti.

5. O sabah koşup dolabı açtığım zaman, dondum kaldım. Oyuncak bebeğim yerinde yoktu. Bebeği, annemle üstüne oturttuğumuz raf, katı bir yürekti sanki. Hemen anneme koştum; yeri süpürüyordu. Karşısında hiçbir şey söylemeden duruyordum. Durmuş, hep anneme bakıyordum. Annem ise durmadan yeri süpürüyordu. Bin yıl süpürdü, yüz bin yıl süpürdü o yeri; başını bir türlü kaldırmıyor­du. Sandım ki bundan böyle annem hep o daracık sofayı süpürüp duracak.

6. Eski bir taş köprü geçildikten sonra fakir mahallelere giriliyor ve sefalet, bütün dehşeti ve çirkinliğiyle başlıyordu. Ortalarından akan çirkin sularında yarı çıplak çocuklarla çamurdan köpekler, eğri büğrü sokaklar… Tezekten, çamurdan yapılmış yarı yarıya toprağa gömülmüş penceresiz kulübeler…

7. Akdeniz Bölgesinin çatısı, Toros dağları tarafın­dan oluşturulmaktadır. Dağlar bazı yerlerde deni­ze çok sokulur, kayalık ve az girintili çıkıntılı bir kı­yı üzerine dikine inerler. Bazı yerlerde ise kıyı çiz­gisi ile dağ sıraları arasına Adana Ovası gibi geniş düzlükler girer.

8. Beypazarı'nda yaşamak, zaman okyanusunun üstünde uçan sihirli bir halıda yaşamak gibidir; aşağıya baksanız da bakmasanız da başınız döner... Ben bu hisse bayılıyorum. Yaşadığım sokağın Beypazarı'ndaki en eski sokaklardan biri olması da bu hissi kat be kat derinleştiriyor. Taş döşeli kaldırımlar, beyaza boyanmış eski ahşap evler ve benim evim... Sokağın sonunda, sarp kaya yamaçlarının başında. Hıdırlık denilen bu eski muhitte zaman sizin bildiğiniz zaman değildir ve insan ilişkileri elli yıl önceki gibidir. Her şeyin bu kadar eski ve değerli olduğu bir sokakta, böyle bir şehirde yaşamak kesinlikle sıradışı bir şey. Yalnızca benim için değil, o şehri paylaşan herkes için...

Aşağıdaki parçalarda düşünceyi geliştirme yollarından hangilerine başvurulmuştur?

A. Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır.

B. İnsan vücudunun en küçük yapı taşına hücre denir.

C. Genç Kalemler hareketi, edebiyatımıza özellikle dil konusunda yepyeni bir anlayışı getirmiştir. Türkçe kendi benliğine yavaş yavaş dönmeye başlamış;halk,aydınların yazdıklarını anlar duruma gelmiştir.1911’li yıllarda yazan Ömer Seyfettin’i, Ziya Gökalp’i açıp okuyun, severek, anlayarak okursunuz yazdıklarını.Sözcükler, tamlamalar…hep anlayacağınız biçimdedir.

Ç. Ben her okuduğum romanda asıl kendime yaklaş­tığıma inanıyorum. Her biri çok yanlı gerçeğimizi belli bir yandan açar bana. Neden söz ederse et­sin, beni, başkalarını, yaşamayı tanıtır. Balzac "Eugenie Grandef'i yazmasaydı, gecem gündü­züm bencillerle geçtiği hâlde nerden bilecektim bencilliği? "Kızıl ile Kara" olmasaydı benim de öz geçmişimden haberim olmayacaktı.

D. İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dün­yasında buna benzer bir olay yoktur; eğitim gör­müş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez.

E. Edebiyatın konusu insandır, doğadır; edebiyat bü­tün olanaklarıyla insanı tanıtmaya yönelmiştir. Eleştirinin konusu ise eserdir; amacı eseri tanıt­mak ve değerlendirmektir. Edebiyatta dolaysız bir yaratma söz konusudur. Eleştirmen ise dolaylı ya­ratan kişidir. Yargılanan bir eser olmadıkça eleşti­ri de olmaz.

F. Andre Maurais'ya göre hikâye, romandan çok tiyatroya yakın bir türdür. Tiyatro gibi onun da sağlam bir çatıya, örgüye, becerikli bir sona, kısacası bir "perde"ye ihtiyacı vardır. Hikâyeden film çıkarmak, romandan film çıkarmaktan daha kolay değildir.

G. Mutluluk, aslında herkesin çok yakınında. İsteyen herkes, her an mutlu olabilir. Fizolof Sokrates: “Bir kitap, bir çiçek, bir kuş…ne büyük saadet!” derken bunu anlatmıyor mu?

H. Adapazarı Şeker Fabrikası 1953’te işletmeye açıldı. Kuruluşta günde 1800 ton olan pancar işleme kapasitesi 1980’de 6000 tona çıkarıldı. Bu büyük bir gelişme.

İ. Dünyanın en güzel, en lezzetli inciri Türkiye'de yetişir. Yıllık üretim 185 bin ton civarındadır. Kalkınabilmemiz için bu üretimi daha da artır­malıyız. Öteden beri dışa sattığımız mallar arasında incir önemli bir yer tutar. Bu da incir­lerimizin dış ülkelerde nasıl arandığını gösterir.

J. Güneş bu sabah, dalından koparılmış taptaze portakalı andırıyor.

K. Bu olaydan sonra kendimi kuş gibi hafif hissediyorum.

L. Benim ruhum hava ile dolu bir şişeye benzer. Bu şişe hiçbir zaman hayat kaynağı olan oksijenden mahrum kalmaz.


CEVAPLAR

Anlatım Biçimi

1. Açıklayıcı Anlatım
2. Tartışmacı Anlatım
3. Tartışmacı Anlatım
4. Öyküleyici Anlatım
5. Öyküleyici Anlatım
6. Betimleyici Anlatım
7. Betimleyici Anlatım
8. Betimleyici Anlatım

Düşünceyi Geliştirme Yolları

A. Tanımlama
B. Tanımlama
C. Örneklendirme
Ç. Örneklendirme
D. Karşılaştırma
E. Karşılaştırma
F. Karşılaştırma
G.Tanık Gösterme
H. Sayısal verilerden Yararlanma
İ. Sayısal Verilerden Yararlanma
J. Benzetme
K. Benzetme
L. Somutlama
.

14 Şubat 2009 Cumartesi

7. SINIF SBS’YE HAZIRLIK SORULARI

Fiil - Bağlaç - Zamir - Zarf - Sıfat - Anlatım Biçimleri - Düşünceyi Geliştirme Yolları - Öznel ve Nesnel Anlatım - Duyulardan Yararlanma

1. Aşağıdaki dizelerin hangisinde yüklem gereklilik kipindedir?
a. Çınar yeşili sündürmemde
Bakmalıyım ayçiçeği tarlasına
b. Akçakavaklar ıslanırken
Örter bizi güz ananın yaprakları
c. Işte duruyor bir çocuk
Mürdüm eriği gözleriyle
d. Bir yüce dağdan bir yüce dağa
Dikmişim ışıklı direklerimi

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, eylem geniş zamanın olumsuzuyla çekimlenmiştir?
a. Düşüncenizden dolayı sizi beğeniyorum.
b. Evimi barkımı bırakıp oralara gelemem.
c. Sağlıklı yaşam için sporu bırakmamalıyız.
d. O güzel filmi birlikte izlesek.

3. “Kimi romancılar, kalemlerini iyi kullanıyorlar. Kişilerin ruhsal ve fiziksel özelliklerini iyi birleştiriyorlar. Okuyucu romanın zevkini almıştı. Kişilerin içlerinden geçen duygular iyi okunuyordu. Demek ki romancılık da okuyuculuk da ustalık ister. Bu özelliklerin hepsini yerine getirmişti yazar.”

Bu parçada, birleşik zamanlı kaç eylem vardır?
a. 1
b. 2
c. 3
d. 4

4. Aşağıdakilerden hangisinde yüklem, geniş zamanın rivayeti ile çekimlenmiştir?
a. Ömrünün sonuna kadar bir dergide yazılar yazmıştı.
b. Değişik başlıklar altında çıkan yazılarıydı bunlar.
c. Şair ancak şiirden uzak kalınca tasalanırmış.
d.Yazmaya başlayınca en güç şey samimi olmaktır.

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ek eylem (ek-fiil) yoktur?
a. Yayıncılıkta en başarılı kurum sizsiniz.
b.Çocukları bilgilerle donatma eğitimin amacıdır.
c. Olaydan onun da haberi yokmuş.
d. Yıllarca kötülüklerle, olumsuzluklarla boğuştu.

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ek eylem (ek-fiil) kullanılmıştır?
a. Derginin sayfasını birer birer inceledi.
b. Onu bir türlü unutamıyorum.
c. Konuşmak için hazırlanan müdürümüzdü.
d. Fırtınınan kırdığı ağaçları işçiler topladı.

7. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi türemiş bir fiil değildir?
a. Senin sözlerine yine alınmış.
b. Çocukları çabucak giydirmişti.
c. Bulutlar gökyüzünde siyah bir örtüyü andırıyordu.
d. Fırtınanın şiddeti gün geçtikçe artıyordu.

8. Aşağıdakilerden hangisinin yüklemi birleşik yapılı fiildir?
a. Benim neler sevdiğimi bilirdi.
b. Yarın görüşmek üzere ayrıldık.
c. Az sonra yanımıza geliverdi.
d. Sınav anında önünüze bakınız.

9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bağlaç vardır?
a. Yolculuğumuza trenle devam ettik.
b. Bu pahalı arabayı yalnız sen alabilirsin.
c. O sabah onu çok aradım fakat bulamadım.
d. Akşama kadar beni bekledi.

10.“ki” aşağıdaki cümlelerin hangisinde bağlaç olarak kullanılmıştır?
a. Biz de sandık ki artık gelmeyeceksin.
b. Doğadaki güzelliğin farkına varmalıyız.
c. Bu araba sizinkinden daha güzel.
d. Köşedeki markete uğrayacağız.

11. Ahmet: Ne şirin komşumuzsun sen Fahriye Abla!
Öykü: Öğretmenler Günü’nde öğretmenine ne alacaksın?
Yaprak: Bu adam bize ne bakıp duruyor?
Cem: Orada ne iş yapacaksın?

Yukarıdaki hangi öğrencinin verdiği örnekte “ne” sözcüğü soru zarfı olarak kullanılmıştır?
a. Ahmet
b. Öykü
c. Yaprak
d. Cem

12.“Büyük” sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde zarf olarak kullanılmıştır?
a. O, hep büyük hayaller peşindeydi.
b. Yeni aldıkları ayakkabı ona büyük geldi.
c. Her zaman büyük bir evde oturmak isterdi.
d. Evlerinin önünde büyük bir bahçe vardı.

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde fiilin(eylemin) yönünü belirten bir zarf kullanılmıştır?
a. Sana yarın haber veririm.
b. Kardeşim hızla yukarı çıktı.
c. Onlar dışarıda bizi bekledi.
d. Hep ileriye koşalım.

14. “Dün yaşlı bir adam kapıyı hızla çaldı ve içeri girdi.” cümlesinde yer alan zarfların çeşidi hangi seçenekte sırasıyla verilmiştir?
a. Miktar zarfı-durum zarfı-yön zarfı
b. Zaman zarfı-durum zarfı-yön zarfı
c. Durum zarfı- yön zarfı- soru zarfı
d. Zaman zarfı- yön zarfı- miktar zarfı

15.“Kimse onun nerede ne yapacağını bilmez.” cümlesinde aşağıdaki zamir türlerinden hangisi yoktur?
a. Belgisiz zamir
b. Soru zamiri
c. Kişi zamiri
d. İşaret zamiri

16.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde işaret zamiri kullanılmıştır?
a. Kimse onunla anlaşamak istemedi.
b. O, köyün en yaşlı adamıdır.
c. Dünkü yarışta kaçıncı oldun?
d. Şunları içerideki masanın üzerine bırakır mısın?

17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde küçültme sıfatı yoktur?
a. Kardeşine mavimsi bir elbise almış.
b.Yüksekçe bir tepeye tırmandık.
c. Bahçeyi iyice temizledikten sonra gitti.
d.Görüşmede çocuksu bir tavır içindeydi.

18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikileme sıfat olarak kullanılmıştır?
a. Gökyüzü pırıl pırıl parlıyordu.
b. Elindeki irili ufaklı poşetleri zor taşıyordu.
c. Bu soruyu zar zor çözebildi.
d. Eve doğru hızlı hızlı koşuyordu.

19. Hikaye, içinde yaşayan insanların neler yaptıklarını, onların umutlarını,umutsuzluklarını anlatmaktadır. Demekki hikaye, bir anlatımdır. Hikaye roman gibi anlatımı uzatmaz, yaymaz, fazlalıkları atar. Yoğunlaştırarak anlatır. Kişiler önemli değildir hikayede. Kısaca “Hikaye, yoğunlaşmış bir anlarımdır.” diyor yazar.

Bu parçada düşünceyi geliştirme yollarından hangisine başvurulmamıştır?
a. Alıntı yapma
b. Karşılaştırma
c. Tanımlama
d. Öyküleme

20. “Bence ölümsüzlüğün sırrı, başkaları için iyi işler yapmadadır. Atatürk’ü düşünelim. Ölümünün üzerinden yıllar geçtiği halde, yaptıkları ve başardıklarıyla dimdik ayakta duruyor. Sadece bizim ülkemizde mi? Hayır, bağımsızlık savaşlarında yol gösterdiği nice mazlum ülkede de aynı şekilde yaşıyor.”

Bu parçada düşünceyi geliştirme yollarından hangisine başvurulmuştur?
a. Tanımlama
b. Örnekleme
c. Sayısal verilerden yararlanma
d. Tanık gösterme

21. “Bazıları bir kitabın sayfa sayısına bakarak ince bir kitabı küçük görüyorlar. Kalın bir kitabı gözlerinde büyütüyorlar. O incecik kitabın, gözlerinde büyüttükleri kalın kitaptan çok daha fazla şey söyleyebileceğini düşünmüyorlar. Onun için hikaye ile roman arasında bir üstünlük tartışması başlatmak faydasız ve gereksiz. Bunlar iki ayrı türdür. Her birinin kendine göre zorlukları vardır.”

Bu parçada başvurulan anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
a. Öyküleme
b. Tartışma
c. Açıklama
d. Betimleme

22. Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Onu yad ellere açıcı olma

Yukarıdaki şiirin türü aşağıdakilerden hangisidir?
a. Epik şiir
b. Lirik şiir
c. Didaktik şiir
d. Pastoral şiir

23. Tabiatla haşır neşir
Kırlarda geçen ikindi vakti
Sakin dinlenmiş rahat
Bir gün daha bitti

Yukarıdaki şiirin türü aşağıdakilerden hangisidir?
a. Didaktik şiir
b. Epik şiir
c. Lirik şiir
d. Pastoral şiir

24. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde nesnel bir anlatıma yer verilmiştir?
a. Atatürk, dünyaya gelmiş en büyük liderdir.
b. Dostluk, insan ilişklerinin vazgeçilmez öğesidir.
c. Cumhuriyetçilik, Atatürk ilkelerinin en önemlisidir.
d. Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.

25. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde öznel bir anlatıma yer verilmiştir?
a. Sinema, tiyatro kadar popüler bir sanat dalı değildir.
b. Ulu Önder Atatürk, Selanik’te dünyaya gelmiştir.
c. Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’dadır.
d. Yeni Türk harfleri 1928’de kabul edilmiştir.

26. “Sanatçı yoluna çıkan her şeyi bir sanat malzemesi olarak görecek kadar kendini sanatına verebilmelidir. Aksi halde onun başarılı olması beklenemez. Çünkü hayallerin oluşumu gerçek hayatın algılarına bağlıdır. Yaşamın kilometre taşlarına dikkat etme­yen bir sanatçının hayal dünyasının zenginliğinden söz edemeyiz. Böyle bir sanatçı bir süre sonra kısır döngüye düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır.”

Yukarıdaki parçada asıl anlatılmak istenen aşa­ğıdakilerden hangisidir?

a. Sanatçı gerçek hayattaki olayları olduğu gibi eserlerine yansıtmalıdır.
b. Gerçek hayatı işleyen sanatçılar başarılı olur.
c. Sanatçı, hayallerini oluştururken gerçek hayatı dikkate almalıdır.
d. Sanatçılar önemli olaylara mutlaka dikkat etmelidir.

27. “Sahneye çıkarken heyecandan ölecek gibi olan bir piyanistin, çalmaya başlar başlamaz heyecanından eser kalmamasına ne anlam vermeli? O zaman ar­tık korkuyu düşünmeye vakit yoktur, diyeceksiniz; doğrudur ama ben sanatçının parmaklarının hare­ketleriyle korkuyu silip attığını düşünüyorum.”

Aşağıdakilerden hangisi paragraftaki düşünceyi desteklemez?
a. Kişinin yeteneğini sergilemesi korkularını yok eder.
b. Bir işe başlama, o işi yapamama endişesini or­tadan kaldırır.
c. Bazı sanatçılar heyecandan dolayı yetenekleri­ni gösteremez.
d. Korktuğumuz şeylerin üzerine gitme bizi cesa­retlendirir.

28. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemin kipin­de anlam (zaman) kayması olmuştur?
a. Soğuk havada yürümeyi sevmiyorum.
b. Her gün aynı saatte yüzer.
c. Toplantı yarın yapılacak.
d. Rüzgar ağaçların dallarını kırdı.

29. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde mecaz anlamlı sözcük yoktur?
a. Konuşacak kimse yoktu, sıkıntıdan patlayacaktı.
b. Hatırımızı bile sormadan bizi çiğneyip geçti.
c. Yarın babamla birlikte futbol izlemeye gideceğiz.
d. Orası çok uzak, yürüyerek gidemezsiniz.

30. ı. haline
ıı. alışkanlıklar
ııı. zamanla
ıv. bırakılmazsa
v. gelir
vı. ihtiyaç

Numaralandırılmış sözcüklerle anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturulduğunda sıralama nasıl olur?
a. ıı-ııı-ıv-v-vı-ı
b. ıı-ıv-ııı-vı-ı-v
c. vı-ııı-ıv-v-ıı-ı
d. vı-ıv-ııı-v-ı-ıı

31. Küf yeşili yaprağın üzerinde koyu benekler vardı. Yapraktan acı, kekiğimsi bir koku geliyordu. Adam, yaprağa bakıyor, beneklerini sayıyordu. Birden yaprağın üstündeki beneklerden biri kımıldadı. İrkildi adam. Önce gözlerine inanamadı. Koyu kestane kabuk çıtırdayarak yarıldı, altından tül gibi yarı saydam kanatlar çıktı. Uçuverdi böcek. Nemli, ılık bir esintinin içinde yitip gitti.

Bu parçada ayrıntıların seçiminde aşağıdaki duyulardan hangisinden yararlanılmamıştır?
a. Görme
b. Tatma
c. Koklama
d. İşitme
.
Yanıt Anahtarı: 1.A, 2.B, 3.C, 4.C, 5.D, 6.C, 7.D, 8.C, 9.C, 10.A, 11.C, 12.B, 13.B, 14.B, 15.D, 16.D, 17.C, 18.B, 19.D, 20.B, 21.B, 22.C, 23.D, 24.D, 25.A, 26.C, 27.C, 28.A, 29.D, 30.B, 31.B
.

5 Şubat 2009 Perşembe

* SEVGİLİLER GÜNÜ ARMAĞANI

Bodyguard filmini anımsarsınız belki. 1992 yapımı bu Mick Jackson filmi, çağdaş bir aşk masalı anlatıyordu. Whitney Houston’ın canlandırdığı güzel şarkıcı Rachel Marron ve Kevin Costner’in canlandırdığı soğukkanlı fedai Frank Farmer arasındaki önlenemez aşkın öyküsü. Hangi aşk önlenebilmiştir ki? Daha doğrusu, önlenebilen duygulardan hangisi aşk kadar yakıcıdır ki?..

Aşk ansızın ortaya çıkar, kontrol edilemez ve yakar kavurur. Asla unutulamaz… İyi, insani ve aslında doğaçlama olan da budur…

“14 Şubat Sevgililer Günü”nde aşkı ve geçmişi anımsamak adına, denizceedebiyat çok değerli konuklarına iftiharla sunar: Türkçesiyle ve İngilizce orijinal güftesiyle I Will Always Love You (Seni hep seveceğim)


Seni Hep Seveceğim
Şiir: Tiago Bathis
Yorumlayan: Whitney Houston

Eğer kalabilseydim
Sadece senin yolunda olurdum
Bu yüzden gideceğim
Ama biliyorum
Yolun her basamağında seni düşüneceğim
Ve seni hep seveceğim.
Seni hep seveceğimsen,
Sevgilim sen…
Çok tatlı anılar
Onlar yanımda aldığım tek şey
Hoşçakal, lütfen ağlama
İkimiz de biliyoruz
Ben senin ihtiyacın olan şey değilim
Ve seni hep seveceğim.
Seni hep seveceğim
Umarım hayat sana kibar davranır
Ve umarım hep hayal ettiğin gibi olursun
Ve sana mutluluk
Ve eğlence diliyorum
Ama bütün bu şeyler üstünde
Sana bol aşklar diliyorum
Ve seni hep seveceğim.
Seni hep seveceğim
Seni hep seveceğim
Seni hep seveceğim…
Seni hep seveceğim
Seni hep seveceğim...
Bebeğim
Seni hep seveceğim
Sevgilim, ah her zaman,
Seni hep seveceğim…

I Will Always Love You
Poem: Tiago Bathis
Singer: Whitney Houston

If I should stay,
I would only be in your way.
So I will go
But I know
I will think of you every step of the way.
And I will always love you
Will always love you.
You, my darling you...
Bittersweet memories
That is all I'm taking with me.
So, goodbye.
Please dont cry.
We both know
Im not what you, you need
And I will always love you,
Will always love you
I hope life treats you kind.
And I hope you have all you dreamed of.
And Im wishing you joy and happiness.
But above all this I wish you love.
And I will always love you.
Will always love you.
Will always love you.
Will always love you.
Will always love you
Will always love you...
Babe
Will always love you
Darling
Ooh always,
I will always love you...
.

30 Ocak 2009 Cuma

* YAŞARKEN BİLMEMİZ GEREKENLER...


YAŞAM İÇİN ÖNERİLER
Bu çalışmadaki esin kaynağım ve
öğretmen dostum Sevgili Şükriye Emre'ye
teşekkürlerimle ve tükenmez sevgiyle...

* İnsanlara beklediklerinden daha çok şey vermeye çalış ve bunu zevk alarak yap.

* En sevdiğin şiiri ezberle.

* Dinlediğin her şeye inanma, sahip olduğun her şeyi harcama ve fazla uyuma.

* 'Seni seviyorum' dediğinde, içtenlikle söyle; bu sözü gerekmedikçe kullanma…

* Üzgünüm dediğinde, karşındakinin gözlerinin içine bak.

* İlk bakışta aşka inan.

* Başkalarının düşleriyle asla alay etme.

* Tutkuyla ve derinden sev. Sonradan yara alabilirsin belki, ama hayatı bütünlük içinde yaşamanın tek yolu budur.

* Anlaşmazlık durumlarında, dürüst ol.

* Kimseyi kırma, hakaret etme.

* İnsanları akrabalarına göre yargılama.

* Yavaş konuş, ama hızlı düşün.

* Biri sana, yanıt vermek istemediğin bir soru yöneltirse, gülümse
ve en büyük aşkın ve en büyük başarıların daha büyük riskleri olduğunu hatırla.

* Anneni ara.

* Kaybettiğinde, ders al.

* 3 'S'yi unutma: Kendine Saygı; başkalarına Saygı; her şeyde Sorumluluk…

* Küçük bir anlaşmazlığın büyük bir arkadaşlığı bozmasına izin verme.

* Hata yaptığını fark ettiğinde, onu hemen düzelt.

* Telefona cevap verirken gülümse. Seni arayan kişi bunu sesinden anlayacaktır.

* Konuşmaktan, sohbetten hoşlanan bir kadın/erkekle evlen. Yaşlandığınızda, konuşma yeteneğiniz her şeyden daha önemli olacak.

* Arada bir yalnız kal.

* Değişikliklere kucak aç, ama değerlerini yitirme.

* Suskunluğun, bazen, en iyi yanıt olduğunu unutma.

* Daha çok kitap oku, daha az televizyon seyret.

* İyi ve saygın bir hayat sür. İleride, yaşlandığında ve geçmişi
hatırladığında, bir kez daha nasıl zevk aldığını göreceksin.

* Evde sevgi dolu bir atmosfer önemlidir. Huzurlu ve uyumlu bir ortam yaratmak için elinden geleni yap.

* Sevdiklerinle anlaşmazlığa düştüğünde, o anki duruma önem ver.

* Geçmişte çok yaşama.

* Satırlar kadar satır aralarını da oku.

* Bildiklerini paylaş. Ölümsüzlüğü elde etmenin bir yoludur bu...

* Gezegenimize karşı nazik ol.

* Sana sevgi gösterisinde bulunan birini engelleme.

* Yılda bir kez hiç gitmediğin bir yere git.

* Çok para kazanıyorsan eğer, hayattayken, başkalarına yardım et. Bu, Şansın sana verebileceği en büyük tatmindir. Unutma, istediklerini elde edememek, bazen büyük bir şanstır.

* İki insan arasındaki aşkın birbirine duydukları gereksinimden daha büyük olduğu ilişkinin, en iyi ilişki olduğunu unutma.

* Başarını, onu elde etmek için vazgeçmek zorunda kaldığın şeylerle bağlantılı olarak değerlendir. Gerçek başarı da gerçek mutluluk da bir tür “gelir-gider dengesi” içerir; bunu unutma!

* Ve buraya kadar söylenenler kafanı karıştırdıysa eğer hepsini bir yana it ve şu üç şiiri baştan sona oku:


(1)
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Ataol Behramoğlu

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:

Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği.

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın

Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın.

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı.

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına

Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana…


(2)
YAŞAMAYA DAİR
Nazım Hikmet Ran


Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki
yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
(…)
1947


(3)
BİLMELİSİN Kİ
Can Yücel

Bilmelisin ki...

Duvarda asılı diplomalar insani insan yapmaya yetmez.

Bilmelisin ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.

Bilmelisin ki...
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.


Bilmelisin ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Bilmelisin ki...
Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
ne tür deneyimler yaşadığınızla var.


Bilmelisin ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.

Aile her zaman biyolojik değil.

Bilmelisin ki... Ne kadar yakın olursa olsunlar
en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.


Bilmelisin ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.


Bilmelisin ki... Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.


Bilmelisin ki... Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz...


Bilmelisin ki... İki kişi münakaşa ediyorsa,
bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de

sevdikleri anlamına gelmez.

Bilmelisin ki... Her problem kendi içinde bir firsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.


Bilmelisin ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

...

3 Ocak 2009 Cumartesi

* ÇAĞDAŞ BİR FABL


2009’A BİR FABL DENEMESİ

Yüzyıllar içinde bir yüzyıl,
Gezegenler içinde bir gezegen,
Dünyalar içinde bir dünya;

Sevinçler içinde sevi,
Hüzünler içinde bir yıl değişimi…

Nepalli bulut kıyıya inince sormuş Hint Okyanusu’na:
- Köpük köpüksün, dalga dalga; neden?
Uzun düşünmeden yanıtlamış büyük bilge su:
- Dünyalıyım, yetmez mi?

Uzakta bir kırlangıç konmuş tarlaya,
Gagasında buğday tanesi.
Kuru toprak sormuş kırlangıca:
- Nedir bu telaş, niye pır pır yüreğin?
Uzun düşünmeden yanıtlamış küçük kara kanat:
- Dünyalıyım, yetmez mi?

Kutup tilkisi,
Balıkçı eskimoyu takip ederken gizli gizli
Yakalanıvermiş demir kapana.
Kar tanesi sormuş ona:
- Neydi gailen, seni tuzağa çeken?
Uzun düşünmeden yanıtlamış ürkek beyaz kuyruk:
- Dünyalıyım, yetmez mi?

Büyük bilge su, küçük kara kanat, ürkek beyaz kuyruk,
Okyanus, kırlangıç, tilki,
Ben, sen, o,
Biz, siz, hunhar…
Her birimiz acımasız, her birimiz dünyalı…

2009’a dalarken balıklama
Ya da o kısa yürüyüşe yalınayak
Çıktığımız yerde
Gözümüz aydın olsun!

Varsın hızlı geçsin zaman, bitsin ömür
İşte mutlu olmak için bir gerekçe:
Hala dünyadayız, yetmez mi?

Savaşkan İlmak
edebiyatgezegeni
’nden

.